18 Ağustos 2011 Perşembe

Tuvalinde Acılarını Unutan Ressam: FRİDA KAHLO

Hayata gözlerini Meksika'da açmış olan sanatçı talihsizliklerle dolu kısa yaşamına pek çok heyecanı sığdırabilmiş..
              Aşkları, başarılarıyla etkileyici bir yaşam öyküsüne  sahip.  Ev hanımı olan annesi Frida'nın eğitimini ne kadar gereksiz görse de o çabaları ve azmi sonucunda çok istediği tıp fakültesine  girdi. Ne çocukluk döneminde geçirdiği çocuk felci ne de otobüs kazasında aldığı kalıcı hasarlar onu durduramadı. O, büyük kısmını yatakta geçirdiği hayata portreler yaparak tutunmayı denedi ve başarılı da oldu.
            Birkaç yıl sonra portrelerini hayranı olduğu ünlü duvar ressamı-gelecekteki  hayat arkadaşı- Diego Rivera'ya gösterme fırsatı buldu. Diego Riveria bu resimleri çok beğendi ve çok uzun süre devam edecek ilişkileri böyle başladı. İlk başlarda sadece bir dostluk ilişkisi olarak başlayan süreçte Diego Riveria Frida Kahlo’yu sanat dünyasından pek çok önemli insanla tanıştırdı. Bu onun önünü açtı ve pek çok başarılı sergiye imza atmasını sağladı.
              Zamanla Frida Kahlo, Diego Rivera arkadaşlığı büyük bir aşka dönüştü ve 1929 yılında evlendiler. Diego Rivera çevresi geniş ve çok çapkın bir erkek olmasına rağmen Frida Kahlo, zekası ve yeteneği ile onu etkiledi.Ancak Diego Rivera dönemin en önemli çapkınlarından olması nedeniyle Frida Kahlo'yu pek çok kez aldattı. 1939 yılında boşanan çift bir yıl sonra yeniden evlendi.Ancak ikili evlilikler boyunca birbirine sadık kalamadı özellikle Kahlo'nun Lev Troçki ile yaşadığı evlilik dışı ilişki bu evliliğinin bağlılık barındırmadığını gözler önüne serdi.
HAYATININ TALİHSİZLİĞİ: OTOBÜS KAZASI
            Hayatı boyunca talihsizlikleri şansa çeviren Frida, bir tek annelik duygusunu tatma olanağı bulamadı. Her ne kadar otobüs kazasını hayatını değiştiren bir olgu olarak görmemişse de bu kaza onun annelik duygusunu tatma şansını sonsuza kadar engelledi. Bundan duyduğu üzüntüyü günlüklerine çizip yırttığı eskizlerde görmek mümkün.
            Doktorların çok tehlikeli olduğunu söylediği hamileliklerinden anne olma arzusuyla yanıp tutuşan Frida kesinlikle vazgeçmedi. Ancak kaza sırasında zarar gören kadınlık organı hamileliklerine izin vermedi ve Frida çok istediği  bebeğine kavuşamadı.  Bir süre sonra bu dileğinden vazgeçse de özlemini resimlerine yansıttı.
KAÇIŞ YOLU: OTOPORTRELER
            Frida peşini bırakmayan felaketlere otoportreleriyle göğüs gerdi. Bu fikri ona ailesi vermişti. Fernando Fernandez'in de yardımlarıyla bu işte ilerleyen Frida, çok başarılı olacaktı. Bir süre sonra yataktan kalkacak güce ulaştığında "gündüzlerin ve gecelerin celladı" olarak isimlendirdiği tavan aynası sayesinde eşsiz bir otoportre koleksiyonuna sahipti.
 
            Frida Kahlo yaşamı boyunca 143 resim üretmiştir. Resimlerin 55 tanesi oto-portrelerden oluşur. Resimlerindeki ustalık Pablo Picasso’ya bile ’’Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz’’ dedirtmiştir.

İnsanlar Frida Kahlo’nun güzelliğini, kişiliğini ve yeteneğini çok beğenmişti. New York ve Paris’teki sergilerinde de Kahlo,büyük başarı kazanmıştı.

ÇİRKİN MODEL FRİDA
           Frida fotoğraf sanatçısı olan babasına modellik de yapmıştır.
  
            Bu fotoğraflar sayesinde Frida'nın otoportrelerinin gerçekliğinden şüphe duymuyoruz. Ailesinden gelen sanat aşkı onu da fazlasıyla etkilemiş; hatta dünya çapında bir sanatçı olmasını sağlamıştır. Dünya görüşün genişleten bu özelliği  ona felaketleri atlatabilme özelliğini kazandırmıştır

16 Ağustos 2011 Salı


Çaylak Blogger
Fazlasıyla erken başlayan sabahlar ve sabaha doğru biten geceler sayesinde günde sadece 4, en fazla 5 saat uyunabilen Munist sonrası yorgun argın eve döndüm. Ama dinlenmek yerine tekrar bavulunu hazırlamam gerekiyordu.Yarı uyur halde bavulumu hazırladım ve gökyüzü daha aydınlanmadan yola çıktım.Tatile gitmek konusunda isteksizdim. E tabi bu nadir görülen bi durum. Son gün arkadalarla konuşuyorduk da herkesin söylediği şey: "New York'a gidiyoruz deseler gitmem.". Öyle kadar tükenmişti enerjimiz. Sadece ve sadece uyumaktı istediğimiz.
Yola çıktığımızda tatil programından bile haberim yoktu. Plan, üç gün Assos bir hafta Bodrum'muş. Ama bu uzun süre boyunca okuyabileceğim bir kitap ve bir dergim vardı.Biraz da bunun için tatile çıkmam istemiyordum. Neyse ki  otele girdiğimde iyi sayılabilecek bi kitaplık dikkatimi çekti. Ha bi de istemsizce etrafa gülünsediğimi farkettim.
Zaten yeni bi blog açmaya karar vermiştim. Okumak için çoook fazla zamanım olmayacaktı. O kadar meraklı ve istekliyim yani(umarım devam eder bu azim).İşte asıl konuya geldim.Ama blogda tam olarak ne yazacağım konusunda pek bi fikrim yok.Muhtemelen her telden bir şeyler olucak.Daha çok güncel konular yazmayı planlıyorum.
İşte ilk yazım. Umarım devamı daha iyi olur :)